31 Aralık 2012 Pazartesi

2012 BİTERKEN...


2012 acısı ve tatlısıyla bitti bile... Dünyanın en harika hediyesini bu yıl aldım, o yüzden benim için çok önemli bir yıldı ama maalesef ailemizden 2 kişiyi kaybettik, çok üzüldük. Hiç böylesine uç sevinçlerimin ve üzüntülerimin olduğu bir sene geçirmemiştim. Sağlığın, şükretmenin ne kadar önemli olduğunu daha iyi öğrendiğim bir yıl oldu benim için. Bol bol listeler yaptım, sadece 4'te 1'ine uyabildiğim:)  Her gece, her sabah, gün içinde olur olmaz vakitlerde, hele bir de çikolata ve tatlı yediğimde hissetiğim tekmelerine ayıla bayıla güldüğüm canım oğlumun içimde yarattığı mucizeye tanık oldum ve olmaya da devam ediyorum. Benden mutlusu yok şu anda:)
Bu akşam da biri karnımda, biri yanımda olmak üzere hayatımın aşklarıyla sakin bir yeni yıl geçireceğim kısmetse. Bol dinlenmeli, bol tv izlemeli ve bol yemekli:) Tabii bol bol şükrederek, 2013'ten bol sağlık, huzur ve mutluluk dileyerek... Minnak kuzumla geçireceğimiz (inşallah) harika günleri hayal ederek...
Herkese hayallerinin gerçekleşeceği güzel bir yıl diliyorum...

*Resim alıntıdır.
 

5 Aralık 2012 Çarşamba

TATLI TELAŞELER...

2012 iyisiyle kötüsüyle biterken, canımın diğer yarısı kardeşim Esra'mın kız isteme/söz olayı vesilesiyle Bursa'daydık. Heyecan dolu ve duygu yüklü bir gündü bizim için. Canım benim, öyle güzel ve öyle heyecanlıydı ki, onu öyle görmek beni inanılmaz mutlu etti. Tabii en zor anları canım annem ve canım babam yaşadılar. 2. defa kız vermek çok da kolay olmasa gerek:) Babam araya "Bursa sınırları dışında olsaydı inanın çok fazla düşünür, hatta vermezdim, gurbetlik çok zor." diye de sıkıştırmayı ihmal etmedi:)) (Benim kafaya koca bir kaya fırlattı anlayacağınız:)) Napalım, gönüller bir olsun:) Adetleri yerine getirmeye çalıştık hep, tuzlu kahve içirdim sevgili damadımıza, hem de kendi ellerimle koydum tuzunu, gerçi biraz abartmış olabilirim, bir fincan kahveye yaklaşık 1,5 tatlı kaşığı tuz koydum:)) Zavallım, su bile vermedim çocuğa, eminim bendeki bu hırsa bir anlam verememiştir ama napayım, 6 sene önce sevgili eşime de aynı şeyleri yapmışlardı, kuzu kuzu içmişti, hem de temmuz sıcağında. (intikaaaaaaaammmmm:)))))) şaka bir yana çok güzel bir akşamdı, iki taraf da mutluydu. Ben hormonların da etkisiyle ağlak, zırlak birine dönüştüm, ne olacak bu halim bilemiyorum:) Şimdi sizleri o güzel günden fotolarla baş başa bırakıyorum...
 
 
Bunlar gelenlere dağıttığımız sevgili annemin, teyzelerimin ve yengelerimin emek verdiği havlular.
 
 
Karşı tarafa verdiğimiz söz tepsisi
 
 
Anneannemin el emeği iğne oyaları ile hazırladığımız bohçalar
 
 
Yüzükler...
 
Hazırlıklar erkenden başladı:)
 
Pasta ve çikolatalar hem görüntüleriyle hem de tatlarıyla çok beğenildi, Uzay pastanesine teşekkürler...
 
 
 
Söz ve pasta kesildi:)
 
Kardeşime getirilen güzel çiçekler...
 
 
ve içi nefis çikolatalarla dolu çikolata tabağı...
 
Çok güzel bir deneyimdi benim için, canım kardeşimin böylesine mutlu bir gününe şahit olmak. Allah isteyen herkese nasip etsin inşallah...

7 Kasım 2012 Çarşamba

BEN GİDİP MAVİLERİ HAZIRLAYAYIM EN İYİSİ:))



Ben her zamanki rutinim olan gribal enfeksiyonla boğuşurken, Araya bir de jinekoloji randevumu sıkıştırdım, en nihayetinde paşam bize bamyayı gösterdi:))) Oğlan anası diye birşey var ya, hah işte, ben artık öyleymişim:))) Çok gariptir ki doktor randevusundan önceki gece rüyamda bir oğlum olduğunu görmüştüm:) Hayır, öyle 6. hissi kuvvetli, rüyaları çıkan mübarek insanlardan değilim, ama ilginçtir ki denk geldi:) Bir de şunu öğrendim, etrafımda rüyası çıkan ne çok insan varmış:) Bundan sonra kritik kararlarımda, dileklerimde hepsini rüyaya yatıracağım:P 
 
Sağlıklı olduğunu öğrenmek tabi ki çok daha önemli birşey benim için, yoksa cinsiyeti konusunda birazcık bile şuyum-buyum olsun diye bir isteğim olmadı; Allah biliyor, sadece sağlıklı ve hayırlı bir evlat olmasını istiyorum. Dün gerçekten de stresli bir gündü, "Bizimki gene yapar yapacağını kesin" diye düşündüğüm, eşimle "Anca doğduğunda cinsiyetini görürüz" diye geyikler yaptığımız bir gün:)) Ancak bu sefer öyle olmadı, bu belirsizlikten kurtulduğumuz için çok mutluyum, hatta doktora birkaç kez kesin mi diye sorduğumda, "erkek doğmazsa diplomamı yırtarım o derece!" diye bir cevap aldım, tamam dedim, sustum:)) Çünkü süprizlerle karşılaşılan doğumlar var etrafımda, o kadar hazırlığın boşuna gittiği falan:) Biraz sağlamcı bir yapım var, belirsizlik beni yiyip bitirebilir. Neyse, artık kıyafetler, bebek odaları, bebek eşyalarına vs. rahatça bakabilir, kafamda birşeyleri şekillendirebilirim. Süpersonik arkadaşım, en yakın dostlarımdan biri olan Zeynep'in de oğlunu Aralık'ta bekliyoruz, acayip bir liste hazırlamış, gördüğümde kendisine "idolümsün" dedim, listede yok yok, bir kopyasını bana gönderdi, o da çok işime yarayacak:) Sağolasın Zep'im:) Şimdilik bu kadar. Bu blog, hamilelik anıları bloğuna dönüşmeden şu makinenin gönlünü alıp artık birşeyler çekmeliyim:)) Hadi sağlıcakla kalın....

 
 

24 Ekim 2012 Çarşamba

İYİ BAYRAMLAR...


Bu bayram buruk geçecek bizim için, canım dedem bizimle olmayacak artık kahkahalarımızın yükseldiği, kuş sütü eksik sofralarımızda:( Ben vefat eden insanların bizleri izleyip izlemediği konusunda çok yorum yapamıyorum. Umarım böyle birşey vardır, umarım bayramda buruk soframızda o da kendine bir yer bulmuş bizi izliyor olacaktır. Onu her anışımızda, onunla ilgili her anımızda bize gülümsüyor olacaktır. Çok özledim; acı, özleme dönüştükçe aslında daha çok acıtıyormuş, bunu yaşayarak öğrenmek de çok zor. Allah tüm sevdiklerimizi bizlere bağışlasın.
 
Biz bu bayram kısmetse 2. günden itibaren Bursa'dayız, siparişlerimi verdim:)) Canımmm annem her arayışımda "canın ne çekiyor" diye sordu, ben de her seferinde bol limonlu yaprak sarma ve salatalık turşusu cevabını verdim:)) Akşam da sarmış hepsini canım benim, yetmemiş bir de lahana sarması da yapmış, bayramın rutini, baklavadan bıkanların kurtarıcısı:))) Bu bayram sarmaya doyacağım:)) Bir de güzel baklavaya:)) Gerçi canım hiiiççç tatlı çekmiyor ama annemin baklavasını yemeden dönmemeliyim, o kadar diyorum:))) 
 
Herkese mutlu, huzurlu, sevdikleriyle geçirecekleri güzel bir bayram diliyorum. Akabinde 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız var. Tüm sokakların kırmızı bayrağımız ve canımız, liderimiz, bugünlerimizi borçlu olduğumuz, ölene kadar minnet duymamız gereken ATATÜRK'ümüzün resimleri ile donatılacağı gün. Bayramlarımız şimdiden kutlu ve mutlu olsun...
 
 

16 Ekim 2012 Salı

İÇİMDE AÇAN PAPATYALAR...


Günlerdir zor tutuyorum kendimi:) Beni tanıyanlar bilir, içimde çok fazla tutamam heyecanımı, mutluluğumu, keza üzüntülerimi de. Ama nasıl olduysa sabrettim, etrafımdaki tüm uyarıları dikkate aldım, erkenden kimselere söyleme dediler, ok dedim:) Ama illa ki çok yakınlarıma söyledim:)) Geçen mayıstaki mesajları dikkate aldım, şimdi tam 14 hafta+1 günlük hamileyim:) İlk zamanlar biraz zor geçse de, şu son hafta hamilelikle birlikte bir de soğuk algınlığı geçirsem de şükrediyorum. Hele o ultrason çıktısına ne zaman baksam o minik böğürtleni görünce hamile olduğum kafama bir kere daha dank ediyor. Birşey hissetmiyorum tabi, çok erken daha. Ama derler ya kadınlar hamile olduklarını öğrendiklerinde anneliği, erkeklerse bebek doğup kucağına aldıklarında babalığı hisseder diye, işte o hesap, annelik moduna direkt giriş yaptı beynim ve vücudum. Değişimlerimi de hayretle izliyorum. Çok alıngan oldum mesela, herşeye zırlak biri gibi ağlar oldum. Tvde çıkan şu sütaş reklamında kaybolan inek yavrusunu ne zaman görsem ağlıyorum, kanal değiştiriyorum:)  Sevdiğim birçok şeyi yiyip içemiyorum, istemiyorum, hatta görmeye veya kokusuna dahi dayanamıyorum. Sürekli bir uyku modu, bir miskinlik alıp götürüyor beni:) Herkes bir tahminde bulunuyor tabii, cinsiyeti konusunda, uzun zamandır görmediğim birçok kişi bendeki değişimden bahsederken, sana birşey olmuş, çok güzel diyorlar, mutlu oluyorum. Söylediğimde "o zaman kesin erkek" diyorlar:)) Erkek bebek anneye güzellik katarmış, pehhh, halbuki ben çok mutluyum ve mutlu insan her daim güzeldir, bunu kimse göz önünde bulundurmuyor sanırım:)) Cinsiyeti bugün belli olacaktı ama benim inatçı minnağım ikili tarama testinde yaptığı gibi burada da yaptı yapacağını ve göstermedi de göstermedi:) Ay, bir de tarama testi maceramız var evlere şenlik.
Sabahın 9 unda ilk randevu olarak gittik perinatoloji uzmanına, doktor bize öğlen 12 ye kadar sonuçları alabileceğimizi söylemişti, ohh dedik, internette 1 hafta yazıyordu, ne güzel hemen aynı gün halledeceğiz işlerimizi diye sevindik. Küçük bir inatçıyı taşıdığımı bilmeyen ben ve eşim erken sevinmişiz:) 3 kere muayeneye ara verip yürüyüşler yaptık, birşeyler yedik içtik, ama yok, en son öğleden sonra 3te gelin dedi doktor, bizim minnağın keyfi  geldi de muayeneyi tamamlayabildik. E sonuçlar da doktorun da yoğunluğuna bağlı olarak 3 gün sonraya ertelendi:) Neyseki sağlığı yerinde, biraz arnavut damarlı, biraz afyon inatlı minik bir bebiş karnımda büyümeye devam ediyor:)) Artık 3 hafta bekleyeceğiz, en önemlisi sağlıklı olması tabii, ama insan merak ediyor işte:) Haa bir de durmadan yiyiyorum, bir ara kendimi durduramıyordum, ona rağmen 2 kilo almışım, çok şükür, doktor bugün elime bir diyet listesi tutuşturdu, eşim süt içmiyorum diye beni doktora şikayet etti, bir de balık yemiyorum diye, neyse balıktan yana sorunumuz geçti gibi, hapla da idare edebilirmişim ama süt şart, dedim bol bol yoğurt, ayran ve peynir tüketiyorum, olmaz dedi, işlenmiş hiçbir ürün gerçeğinin yerini tutmaz, değişik alternatifler önerdi, sütü daha istekli içebilmem için; mesela meyveli, mesela 1 çay kaşığı nescafe ve 1 adet esmer şekerle iç süper olur dedi. Bakalım deneyeceğiz. Sanırım şu ana kadarki en uzun yazımı da yazmış oldum:)) Şimdilik bu kadar....

15 Ekim 2012 Pazartesi

İYİ HAFTALAR


Hastalıklarla dolu geçen günler, yoğun iş temposu derken buraya vakit ayıramıyorum. Aslında fotoğraf çekme isteğimin de gelmesini bekliyorum diyebilirim, mesela dün dışarı çıkıp yanıma makineyi almama rağmen tek 1 kare bile çekmeden eve döndüm. Bu miskinliği üzerimden bir an evvel atmam gerekiyor. Mevsim geçişlerinde hasta olmak artık Allah'ın emri gibi birşey oldu bende, ne kadar korusam da kendimi, günde en az 20 kişiyle muhattap olduğum için illa ki hasta birine denk geliyorum ve kaçınılmaz son işte... Neyse, bayrama kadar turp gibi olmalıyım ki Bursa'ya ailemi görmeye gidebileyim:)) Bu hafta çok önemli haberler bekliyorum:) Alır almaz burada da paylaşacağım. Şimdilik bu kadar. İşler beni bekler. Herkese güzel, mutlu haftalar diliyorum.

24 Eylül 2012 Pazartesi

İPEK HANIM'IN ÇİFTLİĞİ

Uzun aralar veriyorum, işler yoğun, ben güçsüz, fotoğraf çekecek halim kalmıyor, bir de zamanım tabii... Geçenlerde Saadet'in bloğunda görmüştüm, doğal, organik (her ne kadar bu ismin kirletildiğini düşünüp kullanmak istemese de) ve hiç ilaç değmemiş ürünler var Pınar Hanım'ın kurduğu çiftlikte. Detaylı bilgi isteyenler için web siteleri www.ipekhanim.com . Ben aşağıdakileri sipariş ettim, çok da memnun kaldım.


Miss gibi karışık türlü... Harika bir yemek oldu.


Uzun bir aradan sonra bol çekirdekli bir domates gördük:)) Süper diyemeyeceğim ama ilaçsız ve gerçek domates kokan domates yemek tarifsiz bir mutluluk veriyor:))


Köy yumurtasının pişmiş halini de koymak isterdim buraya, hatta market yumurtasıyla kıyaslamak isterdim, ama çok lezizlerdi çabucak bittiler:))


Son olarak süzme yoğurt, biraz ekşi ama ben ekşiyi severim (özellikle şu aralar:)) Zaten süzme yoğurt, normal yoğurttan biraz ekşi oluyor.

Genel olarak çok memnun kaldığım bir alışveriş oldu. Pınar Hanım çok kibar ve ilgili bir satıcı. İnternetten yaptığım araştırmalar kendisine hayran kalmama sebep oldu:)) En kısa zamanda çiftliği de ziyaret etmeyi çok istiyorum.
 
Hepinize iyi haftalar diliyorum.
 
 

1 Eylül 2012 Cumartesi

.....

Dedemm... Doğduğum günden beri ilgisini, sevgisini, desteğini her koşulda hissettiğim can dedemmm... Eğitime, Atatürkçülük'e, saygılı ve dürüst olmaya her daim önem veren, eli açık, mahalledeki her okul çağına gelmiş çocuğu kendi elleriyle okula götürüp kaydettiren, okul zamanı hepsini kocaman beyaz forduna doldurup tek tek servisliğini gönüllü olarak üstlenen, herkes tarafından sevilen ve sayılan; nişanımda, düğünümde pistten inmeyen, enerjisiyle yaşıtlarına dudak uçuklatan güzel dedemmm...

Sen bizim çınar ağacımızdın, gölgende hepimizi toplardın. Senin sayende bağlı bir aile olmanın verdiği hazzı tattık, senin sayende güzel insan olmayı, bir insanın torunlarını nasıl çok sevebildiğine ve sınırsız şımartabildiğine şahit olduk. Her koşulda yanımızda oldun, taa ki bu illet hastalık seni yakalayana kadar. Biliyorum yediremedin kendine, 70 yaşını aşmış, hala sabahın köründe fotoğrafçı dükkanını açan, akşam 8'e kadar da çalışan o güçlü adamın gidip, birkaç adımı zor atan birine dönüşmesini... Her telefon konuşmamızda, nasılsın diye sorduğumda, "hala iyileşemedim be dedesinin güzeli" derdin, içim acırdı, iyileşemeyeceğini bildiğim ve elimden hiçbir şey gelmediği için. Boş tesellilerle gönlünü almaya çalışırdım," iyileşeceksin, ha gayret" derdim benim tonton dedem...
 
Küçüklüğümüz geldi aklıma hep, seninle dolu dolu anılarım var, ne şanslıyım dedim kendi kendime birçok arkadaşımın dede nedir bilmediğini, bu duyguyu tatmadığını düşünürsek, ben sizlerin annelerini bile görmüştüm, tüm arkadaşlarıma tuhaf gelirdi. Sizden çıkmazdım zaten, büyük keyif alırdım sizinle olmaktan, bir Türk filminde "ah dede, vah dede" şarkısını duyup ezberlemiştik kardeşimle, ne anlama geldiğini bilmeden, geçip karşına söylemiştik sana şarkı söyleyeceğiz dedeciğim diye. Gülmekten kopmuştun, defalarca söyletmiş ve defalarca gülmüştün, büyüyünce şarkının ne anlama geldiğini idrak edince biz de utanmayla karışık çok gülmüştük melek dedem...
 
30 Ağustos seni toprağa verdiğimiz gün dedem, Zafer bayramımız, senin çok sevdiğin, sabahın köründe kalkıp, balkona o kocaman Türk Bayrağımızı astığın güzel bayramımız. O kadar temiz kalpliymişsin ki dedem, öleceğin günü ve saati bile bize söylemiştin, biz anlayamamışız, yarın saat 4 te gidiyorum ben derken senin çok sevdiğin evine dönmek istediğini düşünmüşüz, yanılmışız dedem. Şimdi sen yoksun, tek tesellim seni ölmeden 1 hafta önce görmüş ve o tonton ellerinden yüzünden öpmüş ve güzel haberlerimizle mutlu olmuş olman... Vasiyetini yerine getiremedim dedem, kimse ağlamasın demiştin, çok tuttum kendimi, ama mümkün değil, hiçbirimiz başaramadık bunu affet dedem...
 
Rahat uyu dedem, Allah'ım seni cennetine kabul etsin, çünkü sen, herkesin de dediği gibi cennetliksin...
 
 

14 Ağustos 2012 Salı

AĞUSTOS...

Ağustos, sıcaklarıyla orantılı olarak güzel haberlerle geldi bana, uğurlu geldi, devamı gelsin lütfennn:))

25 Temmuz 2012 Çarşamba

HOŞGELDİN ORÇUN KAYRA...

Çok beklenen, özlenen, Derya teyzesi tam da Bursa'dayken dünyaya gelen, annesinin bize Orçüüüüünnnn diye seslendiğimiz için sitem ettiği:)) tostoparlak dünya tatlısı; öyle bir zamanda dünyaya geldin ki, annenin eski iş arkadaşları Türkiye'nin değişik yerlerinden gelip, tam da o gün Bursa'daydılar:)) Aferin sana minnak kuzu!! Çok uzun, güzel, sağlıklı ve sevdiklerinle mutlu yaşaman dileğiyle...

                      Orçun Kayra (07.07.2012)
  

19 Temmuz 2012 Perşembe

YİNE BİR KAHVALTI BULUŞMASI...

Bizim ailenin toplaşıp buluşmaları çok meşhurdur, İzmir'de en çok özlediğim şeylerden biri de bu doğrusu. Bursa'da bahaneye gerek görmeden her hafta (bazen haftada 2-3) kahvaltıydı, akşam yemeğiydi, öğle kahvesiydi...mutlaka buluşulur ve hayata geçirilir. Kahkaha, sohbet akar, gider. İşte böyle bir gün daha. Güzel teyzemin, güzel evinde, güzel bahçesinde yedik, içtik, eğlendik. Kahvaltıya diye gittik, akşam 9.00 da evdeydik:)) Güzel zamanlar çabuk geçiyor gerçekten.


Teyzemin enfes ekmek pizzaları...
Arda'nın, sünnet öncesi stresini atma yolları:))
Davetsiz misafir...
Düğünde kim, nerede oturacak telaşesi, yerleşim planlarının yapılması...
Meyveye doyamamak..
Sevimli dostlar Lisa ve komşu köpeği Paşa...
 Eğlence ve paylaşılamayan salıncak, ağabey ile sürekli mücadele...

Kardeş kardeşe oyun, boğuşma, vs.
Bahçe güzelleri...


17 Temmuz 2012 Salı

ARDA'NIN SÜNNETİ...

Bursa'da canım dayımın, can ötesi oğlu Ardacığımın sünnet düğününden, kınasından görüntüler...

Evin girişi özenle süslenmişti.



Herşey eksiksiz hazırlanmıştı...


Bol bol oynandı, tüm kurtlar döküldü:))

Kına yakıldı. Bu tarz olaylardan hiç haz etmeyen canım Arda'm, gıkı çıkmadan olana bitene eşlik etti, ee ne de olsa artık kocaman adam oldu. Lalin Hanım gelin olucam diye tutturdu ve tüm gün başından bu duvaklı tacı çıkarmadı:)) Dans pistinde de bizi hiiçç yalnız bırakmadı:)) 


Bol çocuklu, koşturmalı bir kına oldu. (Diğer çocuklarla olan fotoları ailelerinden izin almadığım için koymadım, ama 10 tane afacan veledin sürekli koşturduğu ve deli gibi eğlendiği bir anı düşünün, resim direkt gözünüzün önüne gelir zaten:)))


Bursa adetlerinden biri; sünnet çocukları türbelere götürülür, biz de adete uyduk, kına sonrası, mevlüt öncesi Emir Sultan Türbesi'ne gittik.

Bu güzel kurabiye sepeti de Kurabiyeden Düşler bloğundan sevgili Hülya'nın hediyesiydi. Tadı da görüntüsü kadar güzeldi. Ellerinize sağlık...

Kınamızın sonu ve olmazsa olmazımız tabii ki kahve:))

Ve düğün... Şehzademiz Bursaspor marşı ile tahtında, halkını selamlıyor:)))


Demir ve Arda.. Biz onlara "İki Kişilik Afacan Orkestrası" diyoruz.
Düğünde eğlenme ve ev sahibi sayılma gibi durumlardan ötürü çok fazla detay çekemedim. Ama gerçekten çok eğlendik, oynadık, güldük, duygulandık. Umarım birgün canım Arda'mın damat olduğu günleri de görürüz...