27 Mart 2012 Salı

BÖĞÜRTLEN SOSLU KUP


Pastacı kremasından bozma bir tarif:))

Malzemeler
  • 3,5 su bardağı süt
  • 2 yumurta sarısı
  • 1,5 çay bardağı şeker
  • 2 yemek kaşığı un
  • 1 tatlı kaşığı mısır nişastası (silme)
  • 1 pk vanilin
  • 1 yemek kaşığı tereyağ (isteğe bağlı)
  • Dr. Oetker Hazır Böğürtlen sosu
  • Taze böğürtlen (üzerini süslemek için)

Yapılışı:

Vanilya ve tereyağ hariç tüm malzemeler bir tencereye koyulur ve karıştırılarak muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirilir. Piştikten sonra ocaktan alınır, vanilya ve tereyağ eklenerek mikserle birkaç dakika çırpılır. Kuplara paylaştırılır, soğuyunca üzerine böğürtlen sosu dökülür ve taze böğürtlenle süslenir.


Afiyet olsun....

26 Mart 2012 Pazartesi

ŞİP-ŞİRİNCE:)))

Haftasonu rotamızı Selçuk'ta bulunan Şirince Köyü'ne çevirdik. Daha önce de gitmiştik, ancak hava inanılmaz sıcaktı ve o bayırları yürümek baya bir zordu:)) Şimdi ise tam zamanı, hava ılık, tam gezmelik diye düşündük ve atladık arabamıza tuttuk Şirince'nin yolunu. Şirince tarihi ile ilgili bilgi almak isterseniz buraya TIK TIK

Yol boyunca çiçek açmış şeftali bahçelerini bir önceki postumda yazmıştım:)) Selçuk'a girer girmez sizi sağ tarafta Selçuk Kalesi karşılar.


Selçuk Kalesi ile ilgili tarihi bilgi için TIK TIK


Veeee Şirince.

Beyaz badanalı ahşap pencere pervazlı evleriyle tipik bir Rum köyüdür Şirince. Köy, yamaca kurulmuş olunca, haliyle yokuşu da fazladır. Spor ayakkabıyla gitmenizi, rahat kıyafetler giymenizi ve mümkünse bahar aylarında ziyaret etmenizi tavsiye ederim:)))


Üzüm bağları ve dolayısıyla şaraplarıyla, asitlik oranı düşük lezzetli zeytinyağlarıyla meşhurdur. Envai çeşit ev yapımı tarhana, salça, nar ekşisi, zeytin yağı, üzüm pekmezi vs bulabilirsiniz.


Konaklamak isteyenler için böyle tipik rum evlerinden bozma şirin butik oteller mevcuttur.




Vaftizci Aziz John Kilisesi restorasyon çalışmaları hala devam etmekte. 4 sene önce gittiğimizde de aynı şekildeydi. Nasıl bir restorasyon çalışması anlayamadık:)) Bahçesinde Meryem Ana'nın heykelinin bulunduğu bir havuz var, dilek tutup para atıyorsunuz:))


Bu miskin minnak da şşttlerimize pşşttlerimize aldırmadan böyle yumuk bir şekilde uyuyordu, biz de daha fazla rahatsız etmeyelim dedik, fotoğrafını çekip uzaklaştık:))



Gittiğinizde gözleme yemeği ve yanında buz gibi ev yapımı ayranından içmeyi unutmayın:)) Gözlemeler, fotoğrafları çekilmeden bittiği için, maalesef  sadece 1 tas ayran, masadaki papatyalar ve etraftaki dekor çekilebildi:))


Ayrıca elişleri de pek meşhurdur, özellikle buldan işleri ve resimde görüldüğü üzere patik ve yün çoraplar adım başı her tezgahta bulunur. Pazarlığınızı mutlaka yapın, zira ben 4 sene önce gittiğimde 15 liralık masa örtüsünü 10 liraya almıştım:)) Turistlere çektikleri fiyatları size de yutturmaya çalışabiliyor şirin tonton teyzeler:)))




Şirince'nin yokuşlarında o kadar çok yorulmuşuz ki eve geldiğimizde pert haldeydik:)) Ama değdi doğrusu...

MEVSİM BAHAR OLUNCA...


Şeftaliler çiçek açınca....



Hava missss gibi kokunca....


İnsanın içini huzur ve mutluluk kaplıyor...  Herkese iyi haftalar...

21 Mart 2012 Çarşamba

KAKAOLU DAMLA ÇİKOLATALI MUFFİN



Annem, biz küçükken kağıtta minik kekler yapıp üzerine çikolatalı bir sos dökerdi. Tabi muffin kalıbı diye birşey yoktu, belki vardı da biz bilmiyorduk:)) Kağıda koyar, düz bir tepsiye dizer o şekilde pişirirdi. İnanılmaz leziz olurdu. Biz "kağıtta pasta" derdik adına:))) Sonradan muffin ve kapkek isimleri girdi hayatımıza. Bu muffin de çok pratik, çok lezzetli bir tarif, sevgili Acemi Şef-Esra dan almıştım. O gün bugündür yaparım, garanti tariflerimdendir:))

Malzemeler:
  • 2 yumurta
  • 1 su bardağı  şeker
  • 1 su bardağı un
  • 1,5 çay bardağı süt (oda sıcaklığında)
  • 150 gr tereyağ (eritilmiş)
  • 6 çorba kaşığı kakao (ben dark kullandım)
  • 2 çay kaşığı kabartma tozu
  • 1 çay kaşığı vanilya
  • 3-4 yemek kaşığı damla çikolata
Yumurtaları ve şekeri, şeker eriyinceye kadar çırpıyoruz. Ayrı bir kapta un-kakao-kabartma tozu-vanilyayı eliyoruz. Yumurta-şeker karışımına sütü ve daha sonra toz malzeme karışımını ekliyoruz. En son tereyağı ekleyerek biraz daha çırpıyoruz. Muffin kalıplarımıza yerleştirdiğimiz kek kağıtlarının yarısına gelecek şekilde kek hamurumuzu paylaştırıyoruz. Üzerlerine damla çikolata ekleyerek 180 derecede ısıtılmış fırınımıza koyup pişiriyoruz. Kürdan testinden geçtikten sonra da fırınımızdan alıyoruz. (Ben takriben 30-35 dk kadar pişirdim) Soğuyunca kalıptan çıkarıyoruz.




Afiyet olsun...

19 Mart 2012 Pazartesi

BURHANİYE-ALİBEY (CUNDA) PART-II

Pazar günü Burhaniye'deki iş bitince, kendimizi Alibey Adası'nın muhteşem güzelliklerine attık. Alibey Adası çok kalabalık değildi, şehir merkezine yakın olmaması en önemli sebeplerden biri tabii. Mesela Foça nasıl da kalabalıktır, restaurantlarda yer bulmak için köşe kapmaca oynamanız gerekir böyle havalarda:)) Karşıyaka'ya maksimum 30 dk.lık bir mesafede olunca, 35 buçukluların gözde yeridir:)))

Neyse efendim, Alibey'de yazdan kalma bir günde, gezdik, yedik, eğlendik, yorulduk, temiz havadan çarpıldık:)))  Bu arada ben Alibey Adasına arada bir Cunda derim, Ama çoğunlukla Alibey demeyi uygun görüyorum. Alibey Adası'nın bugünkü ismi, Kurtuluş Savaşı'nda padişahın 'Yunanlılara teslim olun' emrine karşı gelerek silahlı mücadeleye başlayan ilk birliğin kumandanı Yarbay Ali Çetinkaya'ya ithaftır. Bu yüzden Alibey olarak hitap etmek çok daha doğru ve güzel geliyor bana. Daha detaylı bilgi için: TIK TIK


(balıkçıyı merakla bekleyen minnak:))
 



Restaurantların çoğu kapalıydı, biz bir yer bulduk, çok hoş, nezih, ahşap ve taş dokuların hakim olduğu bir dekorasyonu olan, balık ve mezeleri leziz bir yer. Girerken nedense tabelasına bakmadım ve ismini hatırlayamıyorum ama Alibey sahiline girişteki ilk restaurant, hatta sol yanında küçük bir park var. Sıcak ot diye birşey getirdiler, resmini çekemeden tükendi:)) içindeki otların ne olduğunu ısrarla sormama rağmen ser verip sır vermediler:)) Tadı itibariyle deniz börülcesini, görüntü olarak da şevketibostanı anımsattı bana:)




Ali Çetinkaya, Büyük Afyon'lu olmasıyla eşimin, Bursa Işıklar Askeri Lisesi'ni bitirmiş olmasıyla benim daha da gururlanmamızı sağladı:))))

Daha gezilip görülecek birçok yeri var Alibey Adası'nın. Ancak biz süre kısıtlılığı ve yorgunluğumuz yüzünden sahil şeridinde gezindik. Gitmemiş olanlar varsa, eski kiliseyi, ara sokaklardaki muhteşem rum evlerini görmeyi ve yazın gideceklerse sahil kenarına kurulan masalarda yemek yemeyi ihmal etmesinler.. Her zaman dediğim gibi "vatanım vatanım, cennet vatanım!!!"


HAFTASONU- BURHANİYE- ALİBEY (CUNDA) PART-I

Pazar günü iş dolayısıyla gittiğimiz Burhaniye'den, geze geze Alibey Adası (Cunda) ve Ayvalık da yapalım dedik. Hava öyle güzel ve temizdi ki eve gittiğimizde nakavt oldum ve çok erken bir saatte yatıp, sabah geç kalktım:))) Ayvalık ve Alibey Adası, 8 yazımı geçirdiğim, her gittiğimde biraz daha sevdiğim, denizi ve havası itibariyle hep gitmek istediğim nadide yerlerdendir. Bu gezi de beni ortaokul ve lise yıllarıma geri görüdü, baya bir nostalji yaşadım:)) Bir de o kadar çok fotoğraf çekmişim ki, fotoğrafları bilgisayarıma kopyalarken hangi birini bloğa koyacağımı şaşırdım açıkçası. O yüzden parçalara bölersem sanırım daha iyi olur diye düşündüm.

Sabah güzel bir kahvaltının ardından yollara düştük. Karşıyaka'dan çıktığımızda bizi karşılayan ilk deniz kıyısı Aliağa oldu.

  
Daha sonra sırasıyla, Şakran ve Dikili, en nihayetinde ise Ayvalık...


(Ayvalık girişindeki Tuz üretim tesisi)


Bu tatlı şey de ölçü alınırken yanımızdan ayrılmayan, acaba noluyor diye nerdeyse kazan dairesine girecek olan meraklı, yaramaz, hiperaktif köpekcik:))


Burhaniye Halk Plajından Kaz Dağları


Burhaniye Halk Plajı




Alibey Adası (Cunda) resimleri, bir sonraki postta...

13 Mart 2012 Salı

SEN GELMEZ OLDUN...


Baharı bekleyen kumrular gibiiii:).. diye başlayan bu ve bunun gibi bahar'lı şarkılar dilimde bugünlerde, gelsin artık bahar, çok sıktı bu soğuk havalar.....Fotoğraflar geçen pazardan:) yağmurlu, soğuk havaya inat çiçek açan ağaçlar...




İyi haftalar.....

11 Mart 2012 Pazar

YENİ CİCİLER...

Geçen hafta, sevgili Özge Bayrak'tan aldığım dünyalar güzeli siparişlerim... Özge acayip yetenekli, ilgili ve hızlı:) Çok şeker paketlenmiş, güzel de bir not iliştirilmiş. Bir kere daha teşekkür ederim. Diğer cicilerini görmek isteyenler için tık tık .



8 Mart 2012 Perşembe

KARDEŞ OLMAK...

İnsanın bir kardeşinin olması kelimelerle anlatılamayacak kadar güzel bir duygu. Doğduğunda 3 yaşındaydım, her ne kadar erkek kardeş siparişi vermiş olsam da anneme, üzülsem de kız olduğuna, eve getirdiklerinde hemen sahiplenmiştim:) (zaten ilerki zamanlarda 10 erkek kardeşe bedel olacağını öğrenecektim:)) E doğal olarak da kıskanmıştım ama hiçbir zaman zarar vermemiştim. Arkadaşlarım anlatır, ben kardeşimi şöyle boğuyormuşum da annem kurtarmış, yok kafasına şununla vurmuşum, yok efendim yolmuşum kaşla göz arasında....Ben bunların hiçbirini yapmadım, kıskandım evet, ama çok sevdim, katlanarak da arttı sevgim, büyüdükçe paylaşımlarımız arttı, artık anneye babaya ispiyonlamalar, saçsaça başbaşa kavgalar, birbirini suçlamalar kalktı. Sonra bir baktık ki biz gerçekten birbirimizi en iyi anlayan, birbirimizin en yakını, en ayrılmaz ikilisi olmuşuz:) Ne kadar zıt karakterler, ne denli farklı zevklere sahip olsak da, hep bir ortasını mutlaka bulmuşuz. Farklı şehirlerde okumuşuz, dönüp gelmişiz, gene ayrılmışız. Ama yüreklerimiz asla ayrılmadan tam gaz devam etmişiz. Canımın öteki parçasının bugün doğum günü. Herşeyin gönlünce olmasını istiyorum. Kalbi gibi temiz, kendi gibi neşeli ve berrak bir hayatı olsun!
 Seni çok seviyorum küçük cadııııı:))))



6 Mart 2012 Salı

HAFTASONUNDAN...

İzmir'de yazdan kalma günler yaşadık bu hafta sonu, günlük güneşlik, güneşin ısıttığı, süper bir hava:) Napalım, biz de değerlendirelim dedik, atladık Foça'ya gittik. İyi de ettik, hava misss, deniz çarşaf, sadece her güzel pazar gününde olduğu gibi kalabalık, ama cıvıl cıvıl. Tercih ettiğimiz mekan her zamanki gibi Celep. Balığı, mezesi gerçekten taze ve leziz. Hele salataları, her daim taze, yedikçe yedirtiyor. Keza zeytini ve zeytinyağı da öyle. Foça'ya yolunuz düşerse balık yemeden, enfes kalamar ve karidesleri tatmadan,yazın giderseniz serin sularında yüzmeden, koylarını gezmeden dönmeyin olur mu? pişman olmayacaksınız:) Şimdi sizleri birkaç foto ile başbaşa bırakıyorum...